Yağmur yağıyor. Hırçın, kırgın ve suskun. Canı acıyor sokakların ve ağaçların. Rüzgar tüm bu hırçın yağışa karşı çıkmak istermiş gibi hızlıca esiyor. Aslında rüzgâr bu hırçın güzelin her bir tanesiyle dans etmek istiyor. Esişinden belli ama elinden bir şey gelmiyor.
Bir minibüs yağmura isyan eder gibi hızlıca ve yerdeki suları sağa sola sıçratarak geçiyor. Gökyüzü kasvet içinde. Evlerin perdeleri çekilmiş. Güneş küsmüş tüm doğaya. Kış geliyor galiba.
Saatin kaç olduğu belirsiz. Bir karanlık çökmüş. Hüzün hakim sanki her yere. Bir kedi ağacın altına sinmiş. Islanmaktan korkuyor ya da üşüyor. Tüm tüyleri dikilmiş. Bir kirpiyi andırıyor.
Ne bir insan var etrafta ne de insancık. Herkes kapanmış evine. Sadece iki sevgili var sokağın sonunda. İkisi de suskun. Mevsime ayak uyduruyor yüzleri. Sanırım kavga ediyorlar. Havadan olsa gerek.
Çarşı yine aynı telaşta. Herkes günü kurtarmaya çalışıyor. Bir şey satmaya çalışanlar, alışveriş delisi insanlar, lokantalar, garsonlar, yemekler ve aç insanlar. Hepsi günlük işlerinde sıradan yaşamlarını, sıradan işlerle bitirmeye çalışıyorlar belki de.
Yağmur hızını iyice arttırdı. Çılgın sevgilisi rüzgâr bile dayanamıyor bu hıza. Pes etmiş gibi yavaş yavaş çekiliyor. Suları sıçratan minibüs durağında. Şoför ise kahvehanede. Kahvehane belirsiz, kuytu bir köşede. Kedi kahvehanenin önüne kadar gelmiş. İçeri girmek istiyor ancak kapı kapalı. Ocakta çay demleniyor. Müşteriler sıcak çaylarını kendilerince tatlı sohbetleri eşliğinde yudumluyorlar. Kedi üşüyor. Çaylar içiliyor. Kedi süzülmüş, açlıktan inliyor. İnsanlar gülüyor.
Yağmur yavaşlıyor. Ancak kedi yeterince ıslanmış. Şoför minibüsüne atlıyor. Yolcular biniyor bir bir. Bir uğultu yayılıyor minibüsün içine. Kedi bir binanın kenarında yere uzanmış. Minibüs yanından geçiyor kediye su sıçratarak. Kışı müjdeliyor her şey. Yağmur diniyor, rüzgâr gidiyor. Her şey olduğu gibi devam ediyor. Kedi üşüyor, kedi üşüyor…
Yazar : Rukiye Erol
Çizer : İpek Keylansoy