Koltukta Oturan Adam, Babam

Kavgaya girdik, ben ve babam, dört kişiydik, nasıl mı? Yaklaşın anlatıyorum a dostlar! Babam doğduğunda Başbakan Adnan Menderes’ti. Yani şimdilerde yaşlı bir adam benim babam. Babam doğduğunda babasının ölümüne yirmi yıl vardı. Yani genç yaşta babasız kalmış benim babam. Babam doğduğunda yirmi üç yıl varmış seksen darbesine. Yani öyle boktan bir gençlik yaşamış benim babam. … Devamını oku…

Kedi Uykusu

Kediler gibi, dünyada ne olursa olsun umursamadan uyusam, hatta rüya görmemek için uykumun içinde de uyusam. Derin uyku dedikleri şey öyle olmalı. Üzerimdeki ağırlıktan kurtulurum belki. … Saçlarını hızlı bir hareketle topladı. -Ellerin titriyor, bir şey mi oldu? dedim. Ellerine öfkeli bir bakış fırlattı: -Titremem bir türlü geçmedi. Ne yaptıysam olmadı. Kantaron kullandım, anason çayı … Devamını oku…

Bir Ömürlük Misafir

Emperial Otel’de sabaha karşı başlayan yangın uzun süre söndürülemedi, müdahale etkili olduğundaysa geride bir yığın kül bulutu kalmıştı. Tüm ihtişamıyla ayakta duran, cemiyette tanınmış kişilerin yolgeçen hanı olan bu otel, artık içinde kalan kırk altı kişiyle koca bir mezar olmuştu. Tüm İstanbul bu yangını konuşmakta, yetkililer kundaklama şüphesi üzerinde durmaktaydı. Öylesine görkemli bir binanın zenginlikten … Devamını oku…

Kutsal Kitap

“Zeus tahtından düşmedikçe benim işkencelerimin sonu yok!” –Prometheus Kral’ın yüzü kıpkırmızıydı. İnsan evladına benzer yanı yoktu. Ağzı köpüre köpüre: “Sen!” dedi: “Sen Tanrısal düzene kafa tutmuş, şehrin yasalarına karşı çıkmış bir hainsin! Kutsal kitaba göre cezan bellidir. Arınacaksın!” Sonra elindeki kitabı gösterip kör öfkesiyle ilave etti: “Âdem’in yerini söylersen…” Havva hiddetle ileriye doğru iki adım … Devamını oku…

Çubuk Anten

Rivayetlere göre İngilizlerin “Aptal kutusu” dedikleri televizyon, insanlık hayatına girdiğinden beri doksan dört yılı geçti. Amerikalı Fotoğrafçı Donna Stevens’in Idiot Box (Aptal Kutusu) adını verdiği çalışmasında televizyon karşısında uzun süre duran çocukların çekilen fotoğraflarına bakarsanız, İngilizlerin pek de haksız olmadığını görürsünüz. Konumuz televizyonun zararları olmadığı için bu mevzuyu kıssadan hisse babından geçiyorum. Televizyonun mucidinin John Logie … Devamını oku…

Renkli Battaniye

“İstediğim, denizi yazmak. Zümrütlerin, gökyakutların sabrını; ağaçların tarihsizliğini… İrili ufaklı, kirli duvarlı, küçük pencereli evleri uzayıp giden, ‘Ah! Şu zamanada bir görseydin karşı tepelerden buraları, kim bilir ne kadar severdin?’ diye sohbetlerde yer eden, sevgiye susayışı artan, yazılan, resmedilen, mavi gözlü uzak şehirde, şehrin ortalarında bir sokakta, sokağın yokuş yolunun sonunda, beş altı katlı bir … Devamını oku…

Müstakil Bir Kalp

Şimdi siz, telefonunuza gelen bir mesajla intihar etmeyi mi düşünürdünüz yoksa size bunu düşündüren kişiyle aynı masada oturmayı mı? Ben ikinci şıkkı seçtim. O gün bardan içeri girdiğinde, üstünde pahalı kahverengi deri ceketi, boyundan büyük deri siyah çizmelerinin içine soktuğu siyah kot pantolonuyla, at kuyruğu yaptığı saçları ile yavru bir tayı andırıyordu. Ben üzerimde salı … Devamını oku…

Bir Garibin Hikayesi

“Aydın sana kızımı vereyim mi?” Hafif bir tebessüm belirirdi masum yüzünde. Utanırdı. Başını önüne eğerdi mahcup bir şekilde. O an içinden neler geçtiğini hep bilmek istemişimdir. Bir şeyler söylemek isterdi belki de. Söylemezdi. Sadece gülümserdi Aydın. Köylüler onun bu saf halinden kendilerine bir eğlence vazifesi çıkarmak isterlerdi. Kendilerince eğlenirlerdi Aydın’la. Aydın’ın böyle evlenmek gibi bir … Devamını oku…

Küçükken Ben

Küçükken yaramaz olduğum söylenirdi… Bu aralar büyüdüm, şimdi de çok konuştuğumu söylüyorlar. Yaramazlığımı (her çocuk biraz afacan değil midir?) savunamam ancak konuşkanlığım konusunda haksızlar. Çocukluğumdan kalan pek hatıram yok… Küçük bir kara trenim varmış, onu aldığım ilk gün evimizin karşısındaki benzin istasyonu yanıyormuş; ben kara trenime sımsıkı sarılıp, kara trenim yanacak, diye ağlıyormuşum. Uyanır uyanmaz … Devamını oku…

Aynalarla Hasbihal

Can olmak, canan olmak, nigar ve sanem olmak, afitab olmak, dilber olmak, dilara olmak, gülemdam olmak, peri olmak, melek diye anılmak, mehlika diye tanınmak, hep dildar sanılmak, bazen tabip bazen habib yerine konulmak, yardan, dosttan, mahbubtan öte bilinmek onu onure eden, kalbinin bam teline dokunan hitaplardı.Ve belki de yüzyıllardır süren dillere destan nazının ardındaki sebep … Devamını oku…