Annabel Lee

merhametini parmak uçlarına kilitlemiş bir kadın
şefkat  tohumu ekiyordu,
Annabel  Lee’nin  ağustos  görmemiş  buğday renkli  saçlarına

oysa 
tanrının cennetinde,
kayıp yüzlü kızların cehennem ürkekliğini taşırdı
Annabel  Lee

ve
aydınlığa aralık bırakılmış gecelerde
eylül yalnızlığı yaşar
isyanlar sunardı nisan çiçekleri arasında şubat soğuğuna 
en çok ölüm planları yapardı Annabel  Lee
tanrı alınmasın ölümsüzlüğüne diye arka sokağında gizlediği arafta

…
vebalı bir kadındı Annabel Lee
esmer gözlü adamların soğuk döşeklerinde kaybolur
yalnızlık,
sol kaburgasında sömürge altına girdiği zamanlarda
göz damarlarında kadehler kaldırırdı taze ayrılıklara
ve
alın çizgilerinde tutsak ettiği kaderine dudak payı mesafe bırakırdı
eflatun gecelerin yorgun parmak uçlarında

ağlamazdı Annabel  Lee
üşümezdi
sevemezdi
kulak memesi hizasına varan sarışın erkekleri

kaybolurken neşter gözlü oğlanların
nasırlı omuz çukurlarında

'’ölelim mi?'’  dedi 

tetiği çektim
iki şakağımın arasında Annabel Lee’nin sıcak bakışlarını hissettim

sonrasını hatırlamıyorum sadece gittiğini gördüm...


Yazar: Hatice Kübra Doğru
Çizer: İpek Keylansoy

Rüyamdan Uyanıp Bir Şehre Vardım

(Babası Yakup) “Yavrucuğum, rüyanı kardeşlerine anlatma. Sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insanın apaçık düşmanıdır.” (Kur’an, Yusuf; 5) (Rüya tabircileri) Dediler ki: “Rüya dediğin karmakarışık hayallerdir. Biz ise böyle karışık hayallerin yorumunu bilemeyiz.” (Kur’an, Yusuf; 44) “Dünya hayatı bir rüyadan ibarettir. Dünyada servet sahibi olmak rüyada define bulmaya benzer. Dünya malı nesilden nesle aktarılır … Devamını oku…

Kedi Uykusu

Kediler gibi, dünyada ne olursa olsun umursamadan uyusam, hatta rüya görmemek için uykumun içinde de uyusam. Derin uyku dedikleri şey öyle olmalı. Üzerimdeki ağırlıktan kurtulurum belki. … Saçlarını hızlı bir hareketle topladı. -Ellerin titriyor, bir şey mi oldu? dedim. Ellerine öfkeli bir bakış fırlattı: -Titremem bir türlü geçmedi. Ne yaptıysam olmadı. Kantaron kullandım, anason çayı … Devamını oku…

Pavese ve 305 Numaralı Oda

/İtalyan yazar Pavese ve 305 numaralı oda her zamankinden daha çok uykusuzdu/ Odanın içine kıvrılıyordu; kapının üzerinde biriken kokularca salaş gözlüklerinin şarapla parsellendiği masalara bırakıldığına tanık ‘kırmızı mızraplı defter’. Masa her zamankinden daha kalabalıktı şimdi. Soluk soluğa içilen terk edilmiş masallar dökülmek istiyordu bu deftere. Eşyalar… Eşyalar… Suratına indirilmiş bir yığın yalnızlık çarpıp duruyor şimdi … Devamını oku…

Bir Ömürlük Misafir

Emperial Otel’de sabaha karşı başlayan yangın uzun süre söndürülemedi, müdahale etkili olduğundaysa geride bir yığın kül bulutu kalmıştı. Tüm ihtişamıyla ayakta duran, cemiyette tanınmış kişilerin yolgeçen hanı olan bu otel, artık içinde kalan kırk altı kişiyle koca bir mezar olmuştu. Tüm İstanbul bu yangını konuşmakta, yetkililer kundaklama şüphesi üzerinde durmaktaydı. Öylesine görkemli bir binanın zenginlikten … Devamını oku…

Kutsal Kitap

“Zeus tahtından düşmedikçe benim işkencelerimin sonu yok!” –Prometheus Kral’ın yüzü kıpkırmızıydı. İnsan evladına benzer yanı yoktu. Ağzı köpüre köpüre: “Sen!” dedi: “Sen Tanrısal düzene kafa tutmuş, şehrin yasalarına karşı çıkmış bir hainsin! Kutsal kitaba göre cezan bellidir. Arınacaksın!” Sonra elindeki kitabı gösterip kör öfkesiyle ilave etti: “Âdem’in yerini söylersen…” Havva hiddetle ileriye doğru iki adım … Devamını oku…

Çubuk Anten

Rivayetlere göre İngilizlerin “Aptal kutusu” dedikleri televizyon, insanlık hayatına girdiğinden beri doksan dört yılı geçti. Amerikalı Fotoğrafçı Donna Stevens’in Idiot Box (Aptal Kutusu) adını verdiği çalışmasında televizyon karşısında uzun süre duran çocukların çekilen fotoğraflarına bakarsanız, İngilizlerin pek de haksız olmadığını görürsünüz. Konumuz televizyonun zararları olmadığı için bu mevzuyu kıssadan hisse babından geçiyorum. Televizyonun mucidinin John Logie … Devamını oku…

Renkli Battaniye

“İstediğim, denizi yazmak. Zümrütlerin, gökyakutların sabrını; ağaçların tarihsizliğini… İrili ufaklı, kirli duvarlı, küçük pencereli evleri uzayıp giden, ‘Ah! Şu zamanada bir görseydin karşı tepelerden buraları, kim bilir ne kadar severdin?’ diye sohbetlerde yer eden, sevgiye susayışı artan, yazılan, resmedilen, mavi gözlü uzak şehirde, şehrin ortalarında bir sokakta, sokağın yokuş yolunun sonunda, beş altı katlı bir … Devamını oku…

Müstakil Bir Kalp

Şimdi siz, telefonunuza gelen bir mesajla intihar etmeyi mi düşünürdünüz yoksa size bunu düşündüren kişiyle aynı masada oturmayı mı? Ben ikinci şıkkı seçtim. O gün bardan içeri girdiğinde, üstünde pahalı kahverengi deri ceketi, boyundan büyük deri siyah çizmelerinin içine soktuğu siyah kot pantolonuyla, at kuyruğu yaptığı saçları ile yavru bir tayı andırıyordu. Ben üzerimde salı … Devamını oku…

Madak’a

“Ben bu şiiri kusarak yazdım.” dedi Madak 
Bir keresinde de yeşil fanilasini uçurdu balkonundan 
Küçük çiçek çocuklarını çok severdi 
Perdesine kadar 
Şiirine kadar 
Gözlerine kadar 
Yüreğine kadar 
Sevgisine kadar 
Çiçek kokardı 

Limanı olmaz dedi aşkın 
Ah Madak! 
Serseri ruhlu çiçek! 
Acılarının başını evcimen telaşlarla okşayan kırık kadın
 
Mutsuza kim bakacak derdin maviş anneye 
Tek derdin buymus gibi 
Şefkati çağırırdın özlemiştin 
Her fotografta çiçek gibiydin oysaki 
Defolu bir kelebek olan sen değildin 
 
Yaktıklarını hep grapon kağıtlarıyla süsledin 
Evini yakan çocuğun muzipligi vardı yüzünde 
Senin siirlerin çirkin insanlara gülücük saçardı 
Şiirlerin yetmiyor artık çirkinliklerimize 
 
Polyanna’ya yazdığın son mektubunu okudum 
Göz altlarından doğan mor halkalı çocuklar artık büyüdü 
İç sesine haykırdığın: “Bahsi kapa”
Bugün açıldı 
Bugun bahisler bahş oldu dudaklarda


Yazar: Zaynep Atak
Çizer İpek Keylansoy