Sert Hüzün

eksikliğin omzuma bindirilen bir dünya sanki
lüzumundan fazla eskitilmiş bir dağ
ince ince sokulup ruhuma
farz et kabuğu parçalanmış içli bir ayinim
ah bu sırrı lokmalar halinde bölüştüğüm sevgili
hüznü ellerime döküp kaçıp gittin
susuzluğuma perde indirdi bakış denen cinnet
eritip dondurdu varlığımı bir çift gözün içinde
nasır bağlamış yüreğime bir iksir oldun
matemini tutuyorum şimdi ömrümden eksilen yaprakların
olanca kuvvetiyle bastırıyor unutuş ormanı gözlerin
lehimler gibi uç uca yaşıyorum kırık hayatımın parçalarını
"leyla"sız evlerde yaşlanıyorum
ahı gökyüzünü tutan bir ömür gibi...

Yazar: Emirhan Hisarlıoğlu

Annabel Lee

merhametini parmak uçlarına kilitlemiş bir kadın
şefkat  tohumu ekiyordu,
Annabel  Lee’nin  ağustos  görmemiş  buğday renkli  saçlarına

oysa 
tanrının cennetinde,
kayıp yüzlü kızların cehennem ürkekliğini taşırdı
Annabel  Lee

ve
aydınlığa aralık bırakılmış gecelerde
eylül yalnızlığı yaşar
isyanlar sunardı nisan çiçekleri arasında şubat soğuğuna 
en çok ölüm planları yapardı Annabel  Lee
tanrı alınmasın ölümsüzlüğüne diye arka sokağında gizlediği arafta

…
vebalı bir kadındı Annabel Lee
esmer gözlü adamların soğuk döşeklerinde kaybolur
yalnızlık,
sol kaburgasında sömürge altına girdiği zamanlarda
göz damarlarında kadehler kaldırırdı taze ayrılıklara
ve
alın çizgilerinde tutsak ettiği kaderine dudak payı mesafe bırakırdı
eflatun gecelerin yorgun parmak uçlarında

ağlamazdı Annabel  Lee
üşümezdi
sevemezdi
kulak memesi hizasına varan sarışın erkekleri

kaybolurken neşter gözlü oğlanların
nasırlı omuz çukurlarında

'’ölelim mi?'’  dedi 

tetiği çektim
iki şakağımın arasında Annabel Lee’nin sıcak bakışlarını hissettim

sonrasını hatırlamıyorum sadece gittiğini gördüm...


Yazar: Hatice Kübra Doğru
Çizer: İpek Keylansoy

Wordsworth, Blair ve ‘’Sorgulayan’’

On dokuzuncu yüzyılın sonlarında yayınlanan, her ikisi de Wordsworth tarafından çok iyi bilinen, İngiliz yazarlarına ait olan bu iki metin, Wordsworth’ün 1800 tarihli Önsöz’ündekine çok benzeyen bir kalıba soktuğumuz yapıların birçok öğesini işlemektedir. Bu iki yazının bir özeti Wordsworth’ün şiir doktrinlerinin hem kökenlerini hem de orijinalitesini diğerlerinden ayırt etmemize yardımcı olacaktır. Hugh Blair’in Retorik ve … Devamını oku…

‘’Toz Olmaktansa Kül Olmayı Tercih Ederim…’’

Jack London’ın ölüm nedeni kesin olarak bilinememekle beraber birçok kaynakta intihar ettiği yönünde iddialar vardır, resmi ölüm raporunda ise üremi yazmaktadır. Bilinen tek gerçek de yazarın 40 yaşında hayata veda ettiği ve bu yüzden birçok ünlü yazarın aksine bütün fotoğraflarında genç ve yakışıklı olduğudur. Hayat iyi ya da kötü denecek kadar uzun değildir. Yaşam, sonu … Devamını oku…

Koltukta Oturan Adam, Babam

Kavgaya girdik, ben ve babam, dört kişiydik, nasıl mı? Yaklaşın anlatıyorum a dostlar! Babam doğduğunda Başbakan Adnan Menderes’ti. Yani şimdilerde yaşlı bir adam benim babam. Babam doğduğunda babasının ölümüne yirmi yıl vardı. Yani genç yaşta babasız kalmış benim babam. Babam doğduğunda yirmi üç yıl varmış seksen darbesine. Yani öyle boktan bir gençlik yaşamış benim babam. … Devamını oku…

Rüyamdan Uyanıp Bir Şehre Vardım

(Babası Yakup) “Yavrucuğum, rüyanı kardeşlerine anlatma. Sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insanın apaçık düşmanıdır.” (Kur’an, Yusuf; 5) (Rüya tabircileri) Dediler ki: “Rüya dediğin karmakarışık hayallerdir. Biz ise böyle karışık hayallerin yorumunu bilemeyiz.” (Kur’an, Yusuf; 44) “Dünya hayatı bir rüyadan ibarettir. Dünyada servet sahibi olmak rüyada define bulmaya benzer. Dünya malı nesilden nesle aktarılır … Devamını oku…

Kedi Uykusu

Kediler gibi, dünyada ne olursa olsun umursamadan uyusam, hatta rüya görmemek için uykumun içinde de uyusam. Derin uyku dedikleri şey öyle olmalı. Üzerimdeki ağırlıktan kurtulurum belki. … Saçlarını hızlı bir hareketle topladı. -Ellerin titriyor, bir şey mi oldu? dedim. Ellerine öfkeli bir bakış fırlattı: -Titremem bir türlü geçmedi. Ne yaptıysam olmadı. Kantaron kullandım, anason çayı … Devamını oku…

Pavese ve 305 Numaralı Oda

/İtalyan yazar Pavese ve 305 numaralı oda her zamankinden daha çok uykusuzdu/ Odanın içine kıvrılıyordu; kapının üzerinde biriken kokularca salaş gözlüklerinin şarapla parsellendiği masalara bırakıldığına tanık ‘kırmızı mızraplı defter’. Masa her zamankinden daha kalabalıktı şimdi. Soluk soluğa içilen terk edilmiş masallar dökülmek istiyordu bu deftere. Eşyalar… Eşyalar… Suratına indirilmiş bir yığın yalnızlık çarpıp duruyor şimdi … Devamını oku…

Bir Ömürlük Misafir

Emperial Otel’de sabaha karşı başlayan yangın uzun süre söndürülemedi, müdahale etkili olduğundaysa geride bir yığın kül bulutu kalmıştı. Tüm ihtişamıyla ayakta duran, cemiyette tanınmış kişilerin yolgeçen hanı olan bu otel, artık içinde kalan kırk altı kişiyle koca bir mezar olmuştu. Tüm İstanbul bu yangını konuşmakta, yetkililer kundaklama şüphesi üzerinde durmaktaydı. Öylesine görkemli bir binanın zenginlikten … Devamını oku…

Denizdeki Orman

Denize sevdalı birinin bir ormanda kaybolmasının hikayesi. Denizin sonsuzluğu,saflığı içinde kendini özgür hissetmek isteyen kadının bir orman içinde kaybolması. Her insan birini sevmek ve kişi tarafından sevilmek ister. Ben sadece evim olsun istedim. Sen hiç evsiz kaldın mı adam? Sen hiç evin olsun istedin mi? Sende sadece aşık olmak isteyenlerden misin? İlk baktığım an anladım … Devamını oku…